Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Kampanya… Bin Liraya Cennet Garantisi…


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Bazen diyorum ki müstahak bize,
Biz insanoğlu viraj almayı, kenarından dolaşmayı, acziyetten, çaresizlikten nemalanmayı
öyle güzel beceriyoruz ki…
Aşk olsun bize doğrusu.
Efendim,
Geçen gün bir yakınımı ahirete uğurladık. Evinin önünde hoca-efendi bizlerden helâlık
aldıktan sonra “ bende rahmetliye vekâleten hakkımı helal ediyorum” dedi.
Allah-Allah dedim kendi kendime,
Rahmetli bu hocayı nereden tanıyor? Hem aylardan beri kendinde değildi. Benim bildiğim
ömrünün son bir ayını kendinden habersiz hastanede yoğun bakımda geçirdi.
Oğluna sordum “yeğenim bu vekâlet işi nedir?”
“Valla amca ben de anlamadım. Hocaya falanca tanıdık vesile oldu. Ben de hocayı bu sabah
gördüm.”
Ekip tam profesyonel… Seyyar hoparlör falan tam tekmil… Olacak o kadar büyük şehirlerde
bu işi üstlenen şirketler var.
Lakin ben vekâlet işine kafayı taktım bir kere.
Yasini aşk ile çok iyi okuyan birkaç hocaya sordum “böyle bir şey yok, amma eğer
yakınlarına hakkımı helal edin diye vekâlet vermişse ve onlarda hocaya vekâleti devretmişlerse bu iş
olur.”
Allahım ne günlere kaldık. Biz fani kulların galiba kıyamete kadar adam olmayacağız. Bu iş
onu gösteriyor.
Konumuza dönelim; Defin işleri biter, etraf sakinleşir, hoca işlerini organize eden muhterem
cenaze sahiplerine iki bin lira fatura çıkarır. Defin gecesi Kuran okuyan hocaların cep harçlıkları
hariç…
Cenaze sahibi sorar, bu ne parası?
“Şu kadar oruç tutmamışsa… Bu kadar namaz kılmamışsa… Ve şu kadarda yemin etmiş
fakat yeminini yerine getirmemişse… Bunların bedelleri şu kadar yekûn eder yenge.”
Yenge “bunun uyarı yok mu?”
Organizeci “valla bundan aşağı kurtarmıyor yenge.”
Kadıncağızın eli-ayağı tutuşur. Zaten hastanın peşinde külliyatlı masraf yapmıştır. Bir de bu
çıktı başımıza diye acının üzerine kara-kara düşünmeye başlar.
Ne yapsın şimdi? Ortalık yerde acı var, vebal var, rahmetlinin gece rüyalara girip “yolda
koydunuz beni” demesi var.
Sorar soruşturur işin aslını öğrenir. Anlar ki kazın ayağı öyle değilmiş. Kaz olmaktan son
anda kurtulur.
Diyeceksiniz ki,
Yazar efendi öyleyse işin doğrusunu sen anlat.
İşte orada durun. Kitap diye bir şey var. Sayısız bu konuda okumuş, mürekkep yalamış ilim
ve aynı zamanda irfan sahibi âlimler var. İsterseniz Diyanet diye de bir kurum var. Bu zamanda
onlara ulaşmak çok kolay… Ama sakın ola ki müftülüğe sormayın. Çünkü suya sabuna dokunmayan
cevaplar verip ağızlarında geveleyeceklerdir.
Müftülükten çıktığınızda kendi kendinize “ne dediydi yahu?” Der durursunuz. Benden
hatırlatması.
İsterseniz size hoş bir anımı anlatıp bu işi latife ile bitirelim.
Rahmetli anam bir gün “Yakup ben rahmete gidince benim peşimden bana ne hayırlar
yapacaksın? Diye sordu.
Rahmetli anam hem kocasından yani babamdan ve hem de babasından çift maaş alırdı. Evi-
barkı vardı. Seksen yaşındaki kadın ne harcar ki?
Dedim ki; Ana imkânların var. Sağlığında yap yapacağını. Bana güvenip de öbür tarafa
gitme. Öbür tarafta huzura çıktığında “valla bende kabahat yok. Hayırsız beni yolda koydu” diye
dert yanma. Ben kendi derdimdeyim.
Sonrası malum… “Senden zaten ne merhamet gelir ki?” Bu arada terliği de kafama yedim.
Siz-siz olun işinizi sağlama alın. Kendi göbeğinizi kendiniz kesin.
Yoksa…
Bu dünyada ömr-ü hayatında üç kitap okumamışlardan… Öbür dünyada da şeyhlerden-
şıhlarda medet umarsınız.
Benden söylemesi.



Bu yazı 1562 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI